17 Ekim 2009 Cumartesi

Geçmiş Zaman Olur ki, Türk Filmleri Hakkında Nostaljik Bir Yazı


1980'li yıllar. Kavacık'taki evimizi satıp beyoğlu'na geliyoruz. Beyoğluna geliş tarihimiz 1981. Geldiğimiz semt Tarlabaşı olarak bilinen şu anki durumu içler acısı olan meşhur yer. Evimiz Tarlabaşı polis karakolu'nun biraz aşağısında. Oturduğumuz yerde o zamanlar bizim kültürümüzdeki insanlar harici aynı zamanda romanlar vardı. Ferdi adında çok sevdiğim roman arkadaşım vardı ve defalarca aynı takımda top oynadık. Ferdi adaşı Ferdi Tayfur'un çok büyük hayranı olmakla beraber filmlerinide beta kaset'ten izlerdi. O zamanlar video oynatıcı herkeste olmadığı gibi renkli televizyonlar bile çok lükstü. Karşı komşumuz Mahmut ağbi'de beta video vardı ve arada bir bizi çağırırdı. Bir gün Cüneyt Arkın'ın adını hatırlayamadığım bir filmini almışlar ve film o yılların klasik mafya tarzı Cüneyt Arkın filmlerinden biriydi.

Filmi çok sevmiştim. Filmlerle aram genelde Rocky ve Rambo gibi yabancı filmleri izlemekle gidip gelirken Türk Sineması ile Cüneyt Arkın sayesinde tanıştım. Filmi çok sevdiğimi Mahmut ağbi'nin oğullarına söyledim ve oğullarının bana verdiği söz, tamam arada bir senin için Cüneyt Arkın filmleri alırız olmuştu. Gel zaman git zaman Cüneyt Arkın hastalığı bende büyük boyutlara ulaştı. Cüneyt Arkın'ın çıkan bütün filmlerini izledikten sonra bu defa diğer Türk filmlerine yönelmeye başladım. Filmleri devamlı Mahmut ağbi'nin evinde izliyordum. Tabiiki Hint filmlerinin meşhur olduğu 1980'lerden bahsettiğim için bir Hint filmi bir Türk filmi izliyorduk.

Türk sineması o yıllar arabesk furyasından nasibini alıyor ve ardı ardına Müslüm Gürses, Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, İbrahim Tatlıses, Küçük Emrah, Küçük Ceylan, Tüdanya gibi bir çok ünlü ismin video kasetleri piyasayı süslüyor çok popüler olanların ise filmleri sinema salonlarında gösteriliyordu. Açıkcası arabesk furyasından bende nasiplendim. Bir çok Türk filminde figuranlık yapmış olan abim, Yeliz ve Murat adlı zamane arkadaşlarımla beraber ( Yeliz'e aşıktım ) Sinepop sinemasına gittik. Küçük Emrah'ın bir filmi oynuyordu. Filmde Emrah'ın annesi temizlikçi olarak çalışıyor Emrah ise fabrikada işçi olarak. Film çok hoşuma gitti. Bu filmin meğerse galasına gitmişizde haberim yok:) Filmin gişelerde hasılat rekorları kırması Küçük Emrah'ı inanılmaz bir konuma getirdi ve bununla beraber Türk sineması arabesk furyasıyla beraber çeşitli filmlerede ev sahipliği yapmaya başladı.

Nihayet zamanın meşhur Topkapı uzay pasajından beta video player ve bir dolu beta kaset aldık. Aldığımız filmler genelde Türk filmleriydi. İçlerinde bir sürü Filiz Akın, Ediz Hun, Gülşen Bubikoğlu, Şener Şen, Hülya Koçyiğit, Tark Akan, Göksel Arsoy gibi 1960'lar 1970'lerin ünlü isimlerinin o dönem filmleri vardı. Özellikle komedi ve aşk filmleri çok hoşuma gidiyor bir çok diyalog beni güldürüyordu. Türk sinemasına işte o beta kasetler dönemi aşık olmuştum. Arabesk furyası ve almış olduğumuz beta player ve kasetler Türk sineması'nı sevmeme yol açıyor ve bir daha bırakmamamı sağlıyordu. O yıllardan kalma hala bir çok beta kasete sahibim. Elbette daha sonra arşivcilik merakım başladı. Sabah sabah Topkapı'ya gidiyor ve bulabildiğim kadar özellikle beta film topluyordum.

Filmler arşivimde en özel bölümde dururken bu defa o yılların hafif batı müziği şarkılarına hasta oluyordum. Özellikle Ersan Erdura en çok sevdiğim sanatçı oluyor ve bu gün bile aynı konumda kalıyordu:) Topkapı'dan bir kaç arkadaşla anlaştım. Bu arkadaşlar beta Türk filmlerini ayırdıkları gibi plak'ta ayırıyorlar ve bir sürü paramıda alıyorlardı:) Çok ciddi anlamda para yatırdım film ve plaklara. 1990'ların sonunda Beyoğlu Aslıhan Pasajı'nda yeni bir yer açıldığını farkettim. Cenan ağbi bu yerin sahibiydi. O zamanlar Türkiye'nin en güzel bayan çanta imalat atölyesi olan Yeşim Çanta'da çalışıyordum. 12.30 13.30 saatleri arası yemek paydosumuzda soluğu orada alırdım. Cenan ağbi Türk filmleri hakkında çok şey biliyor ve inanılmaz bir arşive sahip olarak benide heyecanlandırıyordu. Cenan ağbi'ye her gittiğimde 1970'ler Türk pop müziği şarkıları çalıyor ve benim Türk filmlerinin yanında o zamanın şarkılarına alışmamı kolaylaştırıyordu. Onun yanında filmler ve şarkıları daha çok seviyordum.

Cenan ağbi devamlı kitaplar okur ve arada bir bana bilgiler verirdi. O zamanlar haftalığımın hepsini Türk filmlerine ki bunlar beta kasetler plaklara vede kitaplara yatırıyordum. Cenan ağbiyle arada bir yine görüşüyoruz. Gerek Topkapı gerekse Bir çok farklı yerlerden aldığım Film, plak ve sinema kitaplarıyla gayet güzel bir arşivim olmuştu. Türk filmlerine bağlılığım her zamankinden fazlaydı. Film, müzik ve kitap derken 1.5 sene İstanbul dışına güneydoğuya, her gencin yapmak zorunda olduğu vazife için gittim. 1.5 senelik ayrılık gerçekten çok zor olsada bir çok yönden yararı olmuştu. Yanılmıyorsam 2000 yılının son ayında En sevdiğim arkadaşlarımdan Serkan'ın dayısı Selim ağbi ile tanıştım. Selim ağbi Ortaköy Dereboyu'ndaki eskicilerle tanışmamı sağladı ve dönüm noktalarından biri gerçekleşti. Vakti zamanında Dereboyu'nda Murat video adlı bir yer varmış ve bu yer kapandıktan sonra ellerinde kalan kasetleri evlerinde saklamışlar. Daha sonra eskicilere vererek artık kendileri için anlamsız olan kasetlerden kurtularak benim için güzel bir iş yapmış oluyorlardı:)

Eskicilerin bir çoğunu onların yanına gide gele yakından tanımış ve hatta kendileriyle defalarca mangal bile yapmıştık. Plak ve filmler çıkınca hemen beni arıyorlardı. Bir gün Aria'lı hattım çalmaya başladı. Arayan kuru diye çağrılan eskici İsmail ağbimizdi. İsmail ağbi elinde bir sürü video kaset olduğunu söylüyor ve beni çağırıyordu. Derhal İsmail ağbinin evine gittim. Aman Allah'ım bir de ne göreyim! Tam 3000 video kaset karşımda duruyor. İsmail ağbi kasetlerinin sayısını yazmış ve sıra pazarlığa başlamıştı. İsmail ağbi'ye önce kasetlerin durumunu görmem lazım dedim ve kasetleri incelemeye aldım. Bir sürü 1980'ler korku filmi, macera filmleri belgeseler ve diğer türlerden filmler duruyordu. Bir bölüm ise tamamen Türk filmlerine ayrılmıştı. Bu arşiv kaçmazdı. İsmail ağbi'ye kasetlerin durumunun iyi olmadığını ve alamayacağımı söyledim. Kaç para eder sorusu üzerine bende bu kasetlerin işi bitmiş verseler ancak 15 milyonT verirler dedim. İsmail ağbi'de tamam o zaman bana müşteri bul bende hepsini verim dedi. Kasetler kaçarmı ben alim İsmail ağbi bir arkadaş var o bunları alır dedim. Kasetleri aldım ama onları oturduğumuz yere çıkarmak tam 2 saatimi aldı.

Kasetleri eve getirdikten sonra büyük bir heyecanla incelemeye başladım. Öncelikle Türk filmlerini abime gösterdim ve onunda çok hoşuna gitti. Bu filmlerin haricinde benim çok sevdiğim diğer bir tür olan korku filmleride vardı. O zamanlar her ayda bir beta video alıyordum. Filmlerin durumu gayet iyiydi. O filmler sayesinde Türk filmleri ve korku sinemasına olan hayranlığım katlanarak artmıştı. Gel gelelim ortada bir büyük sorun oluştu, annem:) Annem kasetleri atacağını söylüyor benide tuhaf bir hale sokuyordu. Kasetler için güzel bir yer bulmuştum. Her gün bir film izliyorduk. Türk filmleri ailecek izlediğimizde tercihimiz oluyor ve bu filmler hakkında sohbetler ediyorduk. Özellikle o yıllardaki evler, arabalar, giysiler ve moda ana konularımız oluyordu ( Geriye başka ne kaldıki ) 1970'lerin Türk filmlerini izlerken duygulanıyor ve eski günlerden bahsediyorduk. Beta kasetlerle bir ömür geçirdikten sonra bu defa vcd'ler ortaya çıktı. Film sevdam yüzünden çok kötü paralar harcadım. Aldığım haftalığın bir çoğu bu filmlere gidiyor ve eve bıraktığım paradan sonra bana bir şey kalmıyordu.

Bu sevda o gündür bu gündür eksiksiz devam ediyor. Türk sineması'nın son yıllardaki halinden nefret ediyorum ve hala 1960, 1970 ve 1980'lerin Türk filmlerini izliyorum. Bu yazı hazırlanirken kulaklığımda Ersan Erdura çaldı:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder